‘’Eğitim ve Öğretim’’ var olduğundan bu yana hep birlikte kullanılıyor. Ve insanlar bu iki kavramı çoğu zaman karıştırıyor. Aradaki farkların bilinmesi ve kavram kargaşasının ortadan kalkması için öncelikle eğitim ve öğrenimin tanımını yapmamız gerekiyor. Öğretim; eğitimin okullarda planlı programlı yapılan kısmıdır. Öğretim, belirlenmiş olan müfredatı öğrenmek ve bu aşamadan sonra da uzmanlık kazanmak anlamında kullanılır. Eğitim; istenilen bir davranışı geliştirme, pekiştirme sürecidir, bireyi kültürleme sürecidir, ya da insan davranışlarında bilgi, beceri, anlayış, ilgi, karakter ve önemli sayılan kişilik nitelikleri yönünden belli değişmeler sağlamak amacıyla yürütülen düzenli etkileşimdir. Eğitim doğumla başlar ve hayat boyu devam eder. Ve UZMANLARA GÖRE; Hayat boyu...
‘’Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yok, yeter ki her sabah kalktığınızda koşmanız gerektiğini bilin’’ der, Mümin Sekmen. Hayat bir mücadele siz 80 yaşına da gelseniz mücadele olmaya devam edecek. Manevi anlamda, büyük zaferler kazandım hayatımda, ödülümdü evladım ve kendimi 4 yıl ona adadım. Birey yetiştirme mücadelesiydi. Ama artık onu daha iyi şartlarda yetiştirip büyütme mücadelesi başlamalıydı. KARAR VER VE UYGULA… Bulunduğum şehirde olmayan farklı, hatta bir oda ortamında ve sıcaklığında, annelerin rahatlıkla alışveriş yapabileceği, çocuklarında, sıkılmadan onlara ayrılan özel alanda oyun oynayabileceği, bebek ve çocuk tenine uygun, sağlıklı seçimlerle rafları dolduracağım bir butiğim olması hep hayalimdi. Ticareti geçtim,...
Kadıköy Acıbadem Hastanesi tarafından, Sevgili Vildan Ortaç modaratörlüğünde gerçekleştirilen ve geleneksel hale getirilecek olan Anneliğe Adım Adım etkinliği kapsamında, benimle birlikte 6 mucize doğum hikayesi, ve o hikayelerin kahramanları 6 değerli Kadın Doğum Uzmanıyla, katılımcıların desteğinde çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Belki de anne adaylarına bir umuttuk. Bu söyleşi, olmaz olamaz denilen ne varsa, her birimizin inandığı bir uzmanıyla, çıktığı yolculuğun sonu, en keyifli anıydı. Hayatta tecrübe yaşanarak kazanılıyor. İyi ya da kötü, bazen erken bazen geç, inandığım bir sınav var. Ama bir umutta var. 2008 de birini tanıdım. Samimi ve içtendi. 2009 da severek onunla evlendim. Hani hep öğüt...
ANNE ADAYLARININ EN ÇOK MERAK ETTİKLERİ 6 SORU - 6 YANIT Hamilelikte uygulanan tarama testlerindeki yenilikler neler? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Melih Atahan Güven Günümüzde anne karnındaki bebeğin sağlıklı olup olmadığına yönelik olarak tarama testleri yapılıyor. Bebekte başta Down Sendromu olup olmadığını belirlemek üzere yapılan başlıca test ikili kombine test olup, ortalama olarak hamileliğin 12. haftasında bebeğin ense kalınlığının ölçümü ve anne adayının koldan kan vermesiyle yapılıyor. Tecrübeli ellerde bu testin Down Sendromu’nu yakalama oranı yüzde 93’lere yükseliyor. Bu test ile aynı zamanda ultrasonda bebeğin oluşmuş organlarına da bakılabiliyor. Down Sendromu’nun tespitine yönelik diğer bir test...
En sevdiğim öğün sabah kahvaltısı. Güzel bir sabah kahvaltısında bazen çocuk olurum. Nasıl mı? Mis gibi sıcak ekmek, üzerine köy tereyağı, ve unutulmaz kokusuyla kimyon. Unutmadan arada gelen peynir kokusu da cabası. Bu karışım beni çook eskilere götürür. Çocukken rahmetli anneannem dedemin yaşadığı köye giderdik. Dedem bize her sabah fırından sıcak ekmek getirirdi. Kahvaltı zamanı evi unutulmaz, eşsiz bir kahvaltı kokusu sarardı. Gerçekten unutulmadı. Hala sıcak ekmek kokusu, peynir ve baharat kokusu beni çocuk yapıyor, dedemin evini hatırlatıyor. Bir de sokakta oynarken yenen ekmek var. Arama motoruna yazın orada bile çıkıyor. Çıtır ekmeğin arasına konan, mis gibi kokusuyla domates, salatalık,...
Henüz daha bebekti, hafta sonları kahvaltıya çıkardık. Fakat bilirsin işte, emziren de bir anneysen oturmak biraz zor oluyor. çayından iki yudum alıp emzirmek için yer ararsın kendine, hele bir de arkadaşlarınla gitmişsen, ne mümkündür ki sohpetlere dahil olmak. Sonraları bu durumdan sıkılırsın ‘’aman benim neyime kahvaltıdır,yemektir,düğündür,dernektir’’ dersin. Sen demedin mi, ben dedim. Çünkü daha çok yoruldum. İlk zamanlar ‘’ne var canım çocuk doğurduysam ben her zaman ki gibi kendime, aileme, arkadaşlarıma zaman ayırır, yemeğe de giderim, düğüne de, çaya da, alışverişe de’’ diyordum. Ama yaşadıkça pek ala rahat olamayacağını gördüm. Elbet hiç gezmedik değil ama kesinlikle sınırlandırdım. Düşününce bunun ne...
Biz, insan olmanın verdiği bir özellik olan duygularımızla doğar, ve tüm hayatımız boyunca duygularımızın yön verdiği şekilde bir yaşam süreriz. Hatta bazen kendimizi ifade etmeye çalıştığımız anlarda ‘’bugün fazla üzüntülüyüm,kaygılıyım…’’ demeyiz. ‘’bugün fazla duygusalım’’ deriz. Aslnda duygular insan yaşamının bir parçası, aynı zamanda her zaman yaşama eşlik eden yaşamın rengidir. Bu duyguların en tehlikelisi olumsuz olanlarıdır. Korku, kaygı, hayal kırıklığı, yalnızlık ve tabi ki en önüne geçilemez olanı da öfke. Daha doğrusu dengelenemez. Pedagog Adem Güneş, Çocuk Eğitiminde Doğru Bilinen Yanlışlar kitabında öfke duygusuna çok güzel değinmiş. Kitabı okuduktan sonra, gözümün önünden önce kendi annem sonra bir çok anne geçti....
Kişiliğinizle ilgili çevreye mütevazi olabilirsiniz. Ama iş anneliğe gelince mütevazilik yapılmaz. Bence her anne mükemmeldir. Bunu çevrenizden biraz zor duyabilirsiniz. Ben yetişebildiğim annelere ne kadar mükemmel olduklarını söylüyorum. Duymasanız da en zorlu anlarda geçin aynanın karşına ne kadar mükemmel bir anne olduğunuzu söyleyin lütfen. Çünkü ne olursa olsun, emzirmek müthiş bir duygu olmasının yanı sıra, müthiş yorucudur da. Aslında bir nevi spor yapmış oluyorsunuz. Yazın kavurucu sıcağında, hele ki dışarıdaysanız, önce emzirme odası ararsınız. Bulduğunuz emzirme odasında illa ki klima olmaz. Dışarı çıktım diye sevinirken emzirme odalarında terleye terleye saatlerinizi harcar, eforu tüketir ve bitmiş bir halde günü kurtarma çabası...
Hikayesi olan insanları severim ben. İyi ya da kötü bir hikayesi varsa, bana göre doludur o insan. Örnek olur, ders alınır. Aynı Canan Tan’ın ‘’kelepçe’’ kitabındaki Beyza gibi, Sultan gibi, İlknur gibi, Gonca gibi, Yeter gibi… kimi hırsızlıktan, kimi uyuşturucudan, bir kısmı da cinayetten hüküm giyiyor. Erkekler kadınları planlı bir şekilde öldürürken ‘’namusumu temizledim, töre cinayeti, gözünün üzerinde kaşın var..’’ kadınlarsa genelde bıçak kemiğe dayanmadan cinayet işlemiyor. Ya dayak yediğinden, ya fuhuşa zorlandığından, ya da tecavüzden kaçmak için. Ülkemde iyi halli tecavüzcü, tahrik eden kadınlar olmuş. Ve müebbet verilmiş. Bazılarımıza yargı değil, kocalar müebbet vermiş. Kişi kendinden bilir işi diye...
Hareketli, dolu dolu ve doyasıya bir gençlik yaşadım. Ardından kimine göre geç(29),bana göre tam zamanında bir evlilik gerçekleştirdim. Çevremdekiler önceleri beni her gördüğünde içimi kemirene kadar ne zaman evleneceğimi sorardı. Evlendikten sonra herkes selamete erdi ve sorular tükendi sanmıştım. Yanılmışım. Bu kez de ‘’bebek yok mu bebek’’ diye sorular gelmeye başladı. Hayır tabi ki bebek öyle hadi denildiğinde olmuyordu,olmamalıydı da… çünkü bir can dünyaya getirmek ve topluma yararlı bir birey yetiştirmek öyle sanıldığı kadar kolay olmamalı. Ruhen,bedenen,ve madden yeterlilik gerekli diye düşünüyorum. Özellikle hamileliği daha bilinçli,sorunsuz,sıkıntısız, yaşamak için beyni herşeyden arındırmak gerekli. yaşadığım hissettiğim bu… Bundan 4 yıl önce evliliğimin...