En sevdiğim öğün sabah kahvaltısı. Güzel bir sabah kahvaltısında bazen çocuk olurum. Nasıl mı? Mis gibi sıcak ekmek, üzerine köy tereyağı, ve unutulmaz kokusuyla kimyon. Unutmadan arada gelen peynir kokusu da cabası. Bu karışım beni çook eskilere götürür. Çocukken rahmetli anneannem dedemin yaşadığı köye giderdik. Dedem bize her sabah fırından sıcak ekmek getirirdi. Kahvaltı zamanı evi unutulmaz, eşsiz bir kahvaltı kokusu sarardı. Gerçekten unutulmadı. Hala sıcak ekmek kokusu, peynir ve baharat kokusu beni çocuk yapıyor, dedemin evini hatırlatıyor. Bir de sokakta oynarken yenen ekmek var. Arama motoruna yazın orada bile çıkıyor. Çıtır ekmeğin arasına konan, mis gibi kokusuyla domates, salatalık,...
Henüz daha bebekti, hafta sonları kahvaltıya çıkardık. Fakat bilirsin işte, emziren de bir anneysen oturmak biraz zor oluyor. çayından iki yudum alıp emzirmek için yer ararsın kendine, hele bir de arkadaşlarınla gitmişsen, ne mümkündür ki sohpetlere dahil olmak. Sonraları bu durumdan sıkılırsın ‘’aman benim neyime kahvaltıdır,yemektir,düğündür,dernektir’’ dersin. Sen demedin mi, ben dedim. Çünkü daha çok yoruldum. İlk zamanlar ‘’ne var canım çocuk doğurduysam ben her zaman ki gibi kendime, aileme, arkadaşlarıma zaman ayırır, yemeğe de giderim, düğüne de, çaya da, alışverişe de’’ diyordum. Ama yaşadıkça pek ala rahat olamayacağını gördüm. Elbet hiç gezmedik değil ama kesinlikle sınırlandırdım. Düşününce bunun ne...
Biz, insan olmanın verdiği bir özellik olan duygularımızla doğar, ve tüm hayatımız boyunca duygularımızın yön verdiği şekilde bir yaşam süreriz. Hatta bazen kendimizi ifade etmeye çalıştığımız anlarda ‘’bugün fazla üzüntülüyüm,kaygılıyım…’’ demeyiz. ‘’bugün fazla duygusalım’’ deriz. Aslnda duygular insan yaşamının bir parçası, aynı zamanda her zaman yaşama eşlik eden yaşamın rengidir. Bu duyguların en tehlikelisi olumsuz olanlarıdır. Korku, kaygı, hayal kırıklığı, yalnızlık ve tabi ki en önüne geçilemez olanı da öfke. Daha doğrusu dengelenemez. Pedagog Adem Güneş, Çocuk Eğitiminde Doğru Bilinen Yanlışlar kitabında öfke duygusuna çok güzel değinmiş. Kitabı okuduktan sonra, gözümün önünden önce kendi annem sonra bir çok anne geçti....
Şimdi ki adıyla Şermin YAŞAR; ‘’Çocuğuyla nitelikli zaman geçirmek isteyen annelere rehber niteliğinde olan bu kitap; tamamen çocuk dostu bir kitap olup, zaman zaman annelere, ‘’Aaa! Ben hayatta izin vermem’’ gibi cümleler kurdurabilir. Aklınıza yatanı uygulayabilir, yatmayanı hiç okumamış gibi davranabilirsiniz. Anlatılanlar tamamen benim hayata bakışımı yansıtmakta olup, hiç biri uzman tavsiyesi yerine geçmez. Zaten tavsiye üzerine de çocuk büyütülmez.’’ Diyor.
‘’Lütfen sadece çocuğuma ne demem gerektiğini söyleyin bana!’’ Çocuk gelişimi uzmanı ve çok satan ‘’çocuk eğitimi’’ kitaplarının yazarı Betsy Brown Braun, meslek hayatı boyunca kendisine danışılan ebeveynlerin yinelediği bu ricadan yola çıkarak yazıyor bu kitabı. Çocuklarının vıdı vıdıları ve öfke krizleri karşısında paniğe kapılan ebeveynler ’zor’ durumlarla baş edebilmenin ipuçlarını bu kitapta bulacaklar. İşte, ebeveynlik yolculuğunuzda başucu kitabınız olacak ‘’neyi nasıl söylemeli’’nin başlıklarından bazıları; Çocuklarla iletişimin 4 yolu Kardeşler arası rekabet ve kavgalar Yemek seçen çocuklar ve abur cubur alışkanlığı Burun karıştırma, geğirme ve gaz çıkarmayla başa çıkmak Ciddi hastalıklar hakkında konuşmak Ölümü öğrenmek Boşanmayı anlatmak Doğal afetler, terörizm ve...
Eğitim sistemini, ’’çocuk’’ tan yola çıkarak kuran Maria Montessori, çocukların; özgür seçimden, hatalarını kendilerinin denetiminden, hareket halinde olmaktan sessizlikten, sosyal ilişkilerinin kendileri tarafından kurulmasından, çevrenin düzenli ve temiz olmasından, özgür faaliyete dayalı bir disiplinden, kitapsız okuma ve yazmadan, alıştırmaların tekrarından hoşlandıklarını gözlemledi. Kendi oluşturduğu eğitim yöntemini kısaca şöyle anlatır; ‘’çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim. İşte Montessori yöntemi budur.’’ Montessori yöntemi ile yetiştirilen çocuk; Kendi bireysel beceri ve ilgi alanında kendi hızıyla gelişir. Dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenir. Çalışma isteğini ve zevkini geliştirir. Üretken olur. Toplumsal bir varlık olur. Kaygılarını en doğru şekilde nasıl dışa vurabileceğini öğrenir. Özgüvenini...
Çocuğunuz yapma dediğiniz şeyi gözünüzün içine baka baka yapıyor mu? Yemeğini yemiyor, yemeğiyle oynuyor mu? Alışverişe çıktığınızda ‘’isterim işte’’ diye tutturuyor mu? Hiç durmadan sorduğu sorularla sizi bunaltıyor mu? Çocuğunuzun bu tür can sıkıcı davranışları aslında hiç tahmin etmediğiniz nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Bu kitap var gücünüzle ittiğiniz halde açamadığınız kapıları belki de sadece çekerek, kolayca açabileceğinizi gösteriyor. Kitapları pek çok dile çevrilen tanınmış yazar Isabella Fillozat, çocukluğun ilk yıllarında en sık karşılaşılan sorunlara farklı açılardan yaklaşıyor. Anne babasıyla aynı mesleği paylaşan, deneyimli bir psikolog ve iki çocuk annesi olan yazar, hem mesleki hem de kişisel deneyimlerini paylaşıyor. Bu sorunların nedenlerini...
Arabanızla büyük ve kalabalık bir şehrin sokaklarında seyahat ettiğinizi, daha önce hiç gitmediğiniz bir adresi bulmaya çalıştığınızı, ancak kavşaklarda ve dönemeçlerde hiç levha bulunmadığını düşünün. Aradığınız adresi bulmak için kim bilir kaç kez yanlış yola girer, kaç kez kaza atlatırsınız. Doğru ve kabul edilebilir davranışları öğrenmeye çalışan çocuklar için de durum aynıdır. Koyduğunuz sınırlar yol gösteren levhalar gibidir. Sınırlar sanıldığı gibi çocukların haklarını kısıtlamak, onlara baskı uygulamak değildir. Sınırlar çocuklara korundukları güvende oldukları ve değer verdikleri duygusu kazandırır. Aile içi kurallara uymalarını, işbirliği yapmalarını, otoriteye saygı duymalarını sağlar. Sorumluluk kazandırır. Sınırlar, onaylanan davranışları tanımlayan, çocuğa hatalı davranışlarını düzeltme fırsatı veren...