Anne evinden erken ayrılanlardanım. Kimisi evlenip ayrılır, hayata bir adım önde başlar. Kimisi okul için ayrılır. Zorlu yollara daha geç adım atar. Çünkü evlilik büyük sorumluluklar taşır, ağırdır. Hep bir adım önde tutar. Benim tercihim okul oldu.
O dönemlerde yalnız yaşadığım bir evim vardı. Öğrencilik ve arta kalan zamanda iş hayatı derken, mutfakta inanılmaz gerideydim. Tabi bekar evi fırın da yok. Öyle kurabiye yapayım, kek yapayım, börek açayım gibi lükslerim yoktu. Zaten benim de nedense ilgim yoktu. Pazardan malzeme alıp, elimde telefonla anneme yemek tarifi sorardım. Formül tek, öğrendikten sonra hepsi aynı formülle yapılıyordu. Yani yemek yapmak bir süre sonra kolaylaşmıştı.
Bir gün evlenebileceğimi ve bir kocamın olacağını hesaba katmamıştım. Flört ettiğimiz dönemde eşime ‘’fırınım yok, sana farklı tatları sunamıyorum. Ama bir fırınım olsun, gör bak neler yapıyorum’’ dedim.
Demeseydim iyidi. 9 yıl oldu, hala onu hatırlatır.
Biz evlendik, fırınım da oldu. Bir gün sürpriz yapayım dedim. Annemi arayıp, poğaça tarifi sordum. Her şey tamam ama son olarak alabildiğine un dedi. ‘’anne’’ dedim ‘’alabildiğine un ne demek, yok mu bunun ölçüsü’’ ‘’yok, kulak memesi kıvamına gelesiye kadar un dök’’ dedi. Bir elim hamurda diğer elim kulak mememde,kıvam ayarlamaya çalışıyorum. Ben ne anlarım, zaten ilk kez yapıyorum. Hem herkesi kulak memesi aynı yumuşaklıkta mı? Derken, unu döktüm döktüm, yoğurdum. Baktım artık bileklerimde hal kalmadı. Doldurdum içini verdim fırına….
Benim için en güzel gün, işten eve gelecek kocaya fırında sürpriz poğaça yapmışım. Bayılacak diye de sevinç içindeyim. Ve fırının zaman düşmesi öttü. Ortalığı mis gibi kokular sardı. Tadına bakmak için elime aldım. Ama ben diyim taş, sen de gülle. Ağzıma götürmeseydim iyidi. Hayal kırıklığı, öfke, bir işi başaramamanın verdiği eziklik. Boğazımda kalan mutluluk. Bunu kimse görmemeli bilmemeliydi. Nedenini araştırdım, buldum. 2 gün sonra cesareti toparladım. Vazgeçmek yoktu. Bu kez kesin dedim. Fakat ne yazık ki bu kez daha büyük bir isyan, çünkü kocamın diline düştüm.
Acaba bu alabildiğine un olayını kim, neden çıkardı. Bilmeyen biri için zor sınav. Ve sonu hüsran.
Sonrasında bu işi beceremememin ve beceremediğim için sevmememin ceremesini kocam çekti. Evde böyle meşakatli gıdalar tüketemedi. Zaten iş hayatı falan derken, kendimi sıyırdım.
Anladım ki; bir işi başarabilmek için çok sevmek gerekiyor. Anne olduktan sonra, oğlum ek gıdaya geçti. O yedikçe çok hoşuma gidiyordu. Onun sağlıklı beslenmesi, ve her şeyi yemesi gerekiyordu. Canla başla her yolu denedim. Oğlum büyüdükçe öğrendim. Denedikçe de sevdim.
Bilemezdim ki bir gün anne olup, çocuğum için mutfaktan çıkmayacağımı. Mutfağı bu kadar çok seveceğimi hiç tahmin bile edemezdim.
Çok da becerikli değilim ama poğaçalarım da eskisi gibi taş olup kafa yarmıyor.
Sevgiyle