Kişiliğinizle ilgili çevreye mütevazi olabilirsiniz. Ama iş anneliğe gelince mütevazilik yapılmaz. Bence her anne mükemmeldir. Bunu çevrenizden biraz zor duyabilirsiniz. Ben yetişebildiğim annelere ne kadar mükemmel olduklarını söylüyorum. Duymasanız da en zorlu anlarda geçin aynanın karşına ne kadar mükemmel bir anne olduğunuzu söyleyin lütfen. Çünkü ne olursa olsun, emzirmek müthiş bir duygu olmasının yanı sıra, müthiş yorucudur da. Aslında bir nevi spor yapmış oluyorsunuz. Yazın kavurucu sıcağında, hele ki dışarıdaysanız, önce emzirme odası ararsınız. Bulduğunuz emzirme odasında illa ki klima olmaz. Dışarı çıktım diye sevinirken emzirme odalarında terleye terleye saatlerinizi harcar, eforu tüketir ve bitmiş bir halde günü kurtarma çabası içinde olursunuz. Tam bir mağazaya girmiş, beğendiğiniz bir ürünü denemek istersiniz ki, bebeğinizin ciyaklayan sesi yeri göğü inletir. Hatta araya bir araştırmayı sıkıştırayım. 85 desibel insan kulağı için zararlıyken, bebeklerin sesi 100 desibel. Yani ne mümkün ki mağazayı terk etmemek. Hep çocuğa göre giyinmelisin. En rahat ne varsa onu. Çünkü bazı durumlarda içimizden Usain Bolt çıkıyor.
Ben oğlum doğduğunda emzirmeye başladım. Doğduktan bir ay sonra yalancı emzik verdik. 18.ayda ‘’emziğin çok pis olmuş oğlum, git çöpe at’’ dedim. Gitti attı geldi, ve bir daha istemedi. Sonrasında 26.ayda anne sütünü bıraktırmayı denedim. Daha doğrusu 26.ayda başlayıp, 27.ayda bıraktırdım. Anne sütüne inanılmaz düşkün bir bebekti. Ve çok fazla zorlandım. Benim doğrumu uyguladım. Ama aslında bu da bir tecrübe. Bebekler uyumak için bir uyarana ihtiyaç duyar. Bebeğim için uyaran anne sütüydü. Büyük hata. Henüz bebekken, kesinlikle emerken uyumasına müsaade etmemeliydim. Yatağa at, yanına yat debelensin uyusun. Al bak tecrübe ettim. Anne sütünü aşamalı bıraktırdım. Önce gün içinde aralıkları uzattım. Sonra gün içinde tamamen kestim, sadece gece emiyordu. Sonra onu da kestim. Ve kabus başladı.’’ Gece emmek istediğinde süt ver içsin’’ dediler. Tabi ki dinlemedim. Ne iyi de ettim. Gece sütü nedir, sen gece kalkıp süt içiyor musun? yok. Aynı işte. Bebeğim ilk gece uyumadı, ertesi gece uyumadı. İşin enteresan kısmı gün içinde de uyumuyor. Tam dalıyor, uyanıyor. Benim gibi gurbette yaşayan bir anneyseniz, beni daha iyi anlarsınız. Büyüklerimizi bu anlamda taktir ediyorum. Eskiden yoktu öyle, bir yerlere bırakıp gezip gelmek. Sırtında çocuk, elinde tel süpürge anneliğin asıl kitabını onlar yazmalıydı. Birkaç gün derken hafta oldu, çocuk sabahlıyor. Tabi ki çok araştırma yaptım. Bilirsiniz bir yöntem var. çocuğu yıka pakla, hadi oğlum uyku vakti diyor, yatırıyor-(muşsun) Ağlasada, dokunmadan uyuyana kadar yanında kalıyormuşsun. Öncelikle ben villa da oturmuyorum. Gecenin 3 de ağlayan, öfke krizine giren bir çocuğu yatakta izleyemem. Çünkü benim karşımda, iki yanımda, üstümde insanlar var. Hepsi sabah işe gidecek. Ayrıca çocuğa uyku eğitimi vermek için, çaresizlik içinde odasına kapatmak hiç de kabul edilesi değii. Tabi ki bu yöntemi uygulamadım. Kendi yöntemime geçmeden önce herhangi bir sağlık problemi olup olmadığını anlamak için doktora götürdüm, evet yoktu. tek sorunu stres dediler. Psikolojik bunalıma girmiş. Sadece sizin mi psikolojiniz bozuluyor. Bak hep derim o da bir birey, tek farkı, sadece dertleri kendi kadar. Eve döndüğümde kendim için iki kural koydum. 1-Sabır,2- kararlılık. Sonrasında onu yorana kadar sabaha kadar oynadık. Müzik dinledik, onu sabahlattım. Sabah uykusunu yarım bıraktırdım. Öğle uykusu yok. Akşam üzerleri çocuk bayılacak gibi oluyordu. Uyutmamak için dışarıya çıkarıp uykusunu açıyordum. Tabi düzene sokucam derken bazı günlerde akşamüzeri kendim tükeniyordum. Hadi bugünde böyle olsun diyerek kaytardığımda oldu. çünkü ben tek başımaydım. Yedek yoktu. Evet zorluydu. Ama bunun geçici bir süre olduğunu biliyordum. Sabaha kadar uyanık kalınca, 6-7 gibi Ateş’ten ayrı bir odaya kaçıp kafamı duvara vurduğum zamanları bilirim. Tamamen sinir boşalması, elimde olmadan. Çünkü, bir kadın için tek iş bir bebeğe bakmak değil. Yemek, ütü, temizlik vs… neyse ki başarmıştım.Yine diğer çocuklar gibi bir rutini olmasa da, en azından bizimle birlikte yatıp, bizimle birlikte kalkmaya başlamıştı. Ve düzene girdi. Uyku yemek yemesi kadar önemli, çünkü uyku sırasında beynimizde ki hipofiz bezinden büyüme hormonu salgılanıyor. Büyüme hormonu, bebeklerin ve çocukların kemiklerinin, kaslarının, organlarının büyümesinde boylarının uzamasında önemli bir etkiye sahip. Beyin gelişiminin de aktif olduğu zamandır uyku zamanları. Fakat çoğu bebeğin geçiş döneminde sanıyorum ki, böyle bir sorun yaşanıyor. Geçici bir dönem. Tabi sabır biz annelere… Şu an da, gece uyumadan 3 masal okuyoruz. Ve benim kokumla uyuyor. Sonrasında benim saatlelerim başlıyor. Çünkü kendime zaman ayırmam benim için çok önemli. O zaman diliminde belki bir müzik dinlerim, belki ayağımı uzatıp kahvemi alır sadece camdan dışarı bakmak isterim, belki de kişisel bakımlarıma zaman ayırırım. Kendine zaman ayırmazsan, yorgun mutsuz bir anne olursun. Bu da çocuğa işler. Denedim, gördüm. Gerçekten yansıyor. Sonrasında gece 1 saat kendime ayırdım. Ateş uyuyor, kalan zamanda 1 ya da bazen 2 saat benim. Ben uykumdan feragat edip, okuyorum, yazıyorum, dinleniyorum. En azından ruhum, beynim dinleniyor.
İşte böyle elbet kolay olmuyor. Yani kadın olmak aynı zamanda mükemmel bir anne olmak kolay değil. Hepimiz bu dönemlerden geçtiğimize göre tabi ki hepimiz mükemmel anneleriz. Evet çok yoruluyoruz, ama aşkla bakıyoruz. Böyle de olmaya devam edecek.
Sevgiyle